kurbağa


Yukarıdaki süpersonik kurbağa Olimpos'tan. Aşağıdakiler ise İğneada'dan. İğneada kurbağa yönünden daha zengin bir memleket.


Evet, itiraf etmeliyim ki kurbağa biraz tiskinçe kaçan bir mahluk. Ama bu kurbağa hayvanına iki sebepten dolayı sempatim var.


Birinci sebep, ben ortaokuldayken televizyonda oynayan "Atlantis'ten Gelen Adam" dizisindeki Mark Harris, yani Atlantis'ten gelen adam. Kendisi sudan uzak kaldı mıydı tıpkı bir kurbağa gibi derisi kurumak suretiyle ölüyordu. Atlantis'ten gelmek süper bi olay olduğuna göre demek ki kurbağa gibi olmak da süper bi olaydı...


İkinci sebep ise, yine orta okul yıllarımda gittiğim yüzme kursu. Hiç yüzme bilmeyerek acılar içinde başladığım bu kursta serbest yüzmeyi bi türlü doğru dürüst öğrenemedimse de kurbağalama yüzmenin şahı olmuş idim. Hızlı falan yüzemiyordum tabi ama saatlerce yüzebiliyordum. Saatlerce kurbağa hareketleri yapınca insan kurbağalığı daha bir içinde hissediyor, kurbağaları daha bir anlıyor, daha bir seviyor...


Velhasıl demem o ki ortaokul yıllarım pek de mutlu yıllar değildi...

1 comment:

bitkidoku said...

yillar once okuyayim diye bi kenara atmisim bu blogu. bugun arsivi karistirirken cikti karsima. ne de iyi oldu. en bastan baslayayim, eline saglik ustat.