yangeç



Yengeç kelimesinin "yan yan giden" anlamında yan-geç'ten geldiği hep söylenir. Bence külliyyen yanlış... -geç ekinin kalın sesliler için -gaç versiyonu da var (örn: burgaç, utangaç). Dolayısıyla Yan'a -geç eklenmesi ve sonra Yangeç'in Yengeç'e dönüşmesi değil, Yan'a direktoman -gaç eklenmesi ve kelimenin "Yangaç" olması beklenir. Ayrıca -geç eki gördüğüm kadarıyla isme değil fiile eklenen bir ek, yan'a eklenmemesi lazım geliyor. Demek ki buradaki kök "Yan-" değil "Yen-"dir, ve bir fiildir. "Galip gelmek" anlamında Yenmek olabilir, "Yemek"ten Yenmek olabilir. Dolayısıyla ya bu hayvanın yemek yapılıp yenilebilmesine vurgu yapılmaktadır, yahut da dövüşçülüğüne ve cesaretine vurgu yapılmaktadır. Peygamber devesi olsa anlarım, boyunun yüz katı adama saldırır. Dövüşçülük ve cesaret peygamber devesine uyar. Fekat deniz kıyısında yengeç görmüş olanlarınız bilir, yengeç hayvanı üzerine yüründü mü vidi vidi vidi diye kaçıveren bir hayvandır. Yani "galip gelici" anlamında yengeç olamaz. Oysa ki biliyoruz ki canlı canlı kaynar suya atılınca yengecin eti pek lezzetli olur. Denize kıyısı olan her memlekette yengeç afiyetle yenir. Yani en akla yakını Yengeç kelimesinin "Yenmeye yarayan, besleyici hayvan" anlamında olmasıdır. Şu durumda akla gelen soru şu: Memleketimizde istakozundan istavritine, mezgitinden çağanozuna, ahtapotuna, kalamarına kadar, deniz mahsulü dediğimiz neredeyse bütün deniz hayvanlarının ismi Rumca, Yunanca, eski anadolu dilleri kökenli oldukları halde, neden Yengeç'in adı bozkırda yaşayıp türkler ve türkçeyle yakın ilişkide bulunmuş aslan, kaplan, sırtlan gibi Türkçe?.. Bunun tek bir açıklaması var: Yengeç, orta asya bozkırlarında yaşayan ve Türkler tarafından sevilerek yenilen bir hayvandır!..

No comments: